Skip to main content

11 Haziran 2021

Kadının İnsan Hakları Derneği olarak 20 Mayıs 2021’de İstanbul Sözleşmesi’nin Türkiye bakımından feshedilmesi kararına ve sözleşmeden çekilmenin tarihini 1 Temmuz olarak bildiren karara karşı Danıştay’da yürütmeyi durdurma talebiyle iptal davası açtık.

Bilindiği üzere 19.03.2021 tarih ve 3718 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin çekilmesine karar verildiği duyuruldu. Ardından 29.03.2021 tarih ve 3928 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ise İstanbul Sözleşmesi’nin 1 Temmuz 2021 itibariyle Türkiye Cumhuriyeti bakımından sona ereceğini hüküm altına aldı.

Kadınların ve ev içi şiddete maruz bırakılma tehlikesi olan herkesin şiddetten uzak, eşit ve özgür bir hayat sürmelerinin teminatı olan İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuz ve gayrimeşru çekilme kararı Türkiye’nin dört bir yanında kuvvetli protestolarla karşılandı, başta kadınlar olmak üzere toplumun her kesiminden bu kararın geri alınması talebi yükseldi. Çekilme kararının ardından çeşitli kampanyalar düzenlendi; aralarında barolar, kadın hakları ve insan hakları örgütleri ve siyasi partilerin de bulunduğu pek çok kurum ve kişi, kararın iptali için yargıya başvurdu.[1] Ancak görüyoruz ki iktidar; haklar, eşitlik ve adalet gibi her yurttaşı ilgilendiren konularda alışılageldiği üzere toplumdan yükselen güçlü taleplere kulaklarını tıkamış, toplumsal cinsiyet eşitliğine ve insan haklarına karşı duruşunu açıkça gösterecek şekilde ve birtakım siyasi çıkarları gözeterek İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme girişiminden henüz geri adım atmamıştır.

Neden Dava Açtık?

Şiddete karşı yasal korunak olan sözleşmeden çekilme kararı, tüm şiddet mağdurları için telafisi güç zararlar doğurma riskinin yanı sıra, şiddet faillerini cesaretlendirme ve kadına yönelik şiddetle mücadelede yükümlülüğü olan devlet memurlarının görevlerini ihmal ve suistimal etmeleri riski barındırıyor. Kadın haklarına yönelik saldırıların ve toplumsal cinsiyet eşitliği karşıtı politikaların bir sonucu olarak gün geçtikçe uygulaması kötüleşen koruyucu ve önleyici tedbirlerin kurumsal güvencesi, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme girişimi ile iyice sarsıldı. Buna paralel olarak Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı, çekilme kararı ile birlikte sahada tedbir kararlarıyla ilgili 6284 sayılı Kanun kaldırılmış gibi bir kafa karışıklığı olduğunu açıklamıştır.

28 senedir kesintisiz bir şekilde kadınların özgür ve eşit yurttaşlar olarak topluma etkin katılımı için çalışıyoruz. Bu amaçla çeşitli yasal reformların gerçekleşmesi için savunuculuk yapıyor, eğitim programları aracılığıyla hak bilincinin yaygınlaşmasını amaçlıyoruz. Gerek bölgesel gerekse küresel insan hakları mekanizmalarında kadınların haklarını kullanabilmesi için aktif bir şekilde uluslararası mücadeleye katılıyoruz. Kadının İnsan Hakları Derneği olarak çekilme kararına karşı bu mücadelenin en önemli kazanımlarından olan ve kadına yönelik şiddeti önlemeyi amaçlayan İstanbul Sözleşmesi’ni ve yıllardır olduğu gibi sözleşmenin etkin bir şekilde uygulanmasını savunuyoruz. Bu nedenle İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının yürürlüğe girmesine bir an evvel engel olmak ve kadınların şiddetten uzak bir hayat yaşama hakkının güvence altına alınması için kararın yürütmesinin ivedilikle durdurulması talebiyle 20.05.2021 tarihinde Danıştay’da dava açtık.

İptal Davamızın Hukuki Dayanağı

  1. Temel hak ve özgürlüklere ilişkin bir insan hakları sözleşmesi olan İstanbul Sözleşmesi, Cumhurbaşkanı’nın çekilme yetkisi olan bir sözleşme değildir. Uluslararası insan hakları sözleşmelerinin onaylanmasına ve bunlardan çekilmeye ilişkin yetki, Anayasa’nın 90. ve 104. maddesi ve 244 sayılı Kanun ile 9 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde iken Cumhurbaşkanı’nın onaylama ve çekilme yetkisi ise ancak teknik, ticari ya da ikili uygulama sözleşmeleri gibi istisnai hallerde geçerlidir. İstanbul Sözleşmesi bir uluslararası insan hakları sözleşmesi olduğu için Cumhurbaşkanı’nın onaylama ve/veya çekilme yetkisinin olduğu istisnai sözleşmelerden değildir.
  2. İstanbul Sözleşmesi’nin onay kanunu yürürlüktedir. İstanbul Sözleşmesi’nin onaylanma kanunu olan 6251 sayılı Kanun halen yürürlükte olup, ilga edilmiş değildir.
  3. İstanbul Sözleşmesi iç hukukta doğrudan doğruya etki ve uygulama alanı bulan bir Sözleşmedir. 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’da, kanunun uygulanmasında İstanbul Sözleşmesi’nin esas alınacağı belirtilmiştir. Çekilme kararı ile idarenin, yasama organının görev alanına giren bir yetkiyi kullanarak bir kanunda değişiklik yaptığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Böylesi bir sonuç Anayasa’ya açık aykırılık teşkil etmektedir.
  4. Çekilme, devletin temel hak ve özgürlükleri geliştirmeye ilişkin yükümlülüğüne ve kamu yararına aykırıdır. İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddetin sona erdirilmesi amacıyla hızlı ve etkili önleme ve koruma mekanizmaları kurarak kadınları ve ev içi şiddete maruz bırakılan herkesi koruma altına alan, devletlere toplumsal cinsiyet eşitliğini tesis etmek için bütünlüklü politikalar yapma sorumluluğu yükleyen bir sözleşmedir. Kadınların şiddetten uzak, eşit ve özgür yaşamalarının teminatı olan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek, devletin anayasal yükümlülüklerinden geri çekilmesi anlamına geldiği için devletin temel hak ve özgürlükleri geliştirmeye ilişkin anayasal yükümlülüğünün de ihlali anlamına gelmektedir.

Şimdi ne olacak?

KİH olarak İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilme kararına karşı her türlü hukuki takibi yapacağız. Ancak İstanbul Sözleşmesi için mücadelemiz şüphesiz ki söz konusu iptal davası ile sınırlı değil. Her zaman olduğu gibi bugün de temel hak ve özgürlüklerimizin ırk, etnisite, inanç, engellilik, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği dâhil olmak üzere hiçbir ayrımcılık yapılmaksızın gerçekleşmesi ve eşit ve özgür bir hayat için çalışmaya devam edeceğiz.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ BİZİM!

[1] KİH olarak çekilme kararının ardından yaşananları gün gün takip edip derlediğimiz güncel kronoloji için bakınız: https://istanbulsozlesmesi.org/