- Bekaret Kontrolüne Karşı Kampanya yürütüldü.
- Bekaret kontrolüne idari yasak getirildi.
- KİH, CEDAW Gölge Raporu’nu hazırladı. İlgili raporun Türkçesi’ne buradan ulaşabilirsiniz.
- Ev İçi Şiddete Karşı Koruma Emri Yasası için Kampanya yürütüldü.
Koruma emri olarak da bilinen 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun kabul edildi.
KİH, toplumsal cinsiyet eşitliği ve sosyal adaletin gelişmesine katkılarından dolayı, Kalkınmada Kadın Hakları Derneği (AWID) tarafından verilen Öncü Çözümler Ödülü’ne layık görüldü.
- Türk Medeni Kanunu’nda Tam Eşitlik Kampanyası yürütüldü.
- CEDAW İhtiyari Protokolü yürürlüğe girdi. İhtiyari protokole buradan ulaşabilirsiniz.
- Erkeklerin evlilik kurumu içindeki üstünlüklerine son veren ve kadınların aile içindeki yasal statüsüne (bazı eksiklikleri saklı kalmak kaydıyla) köklü değişiklikler getiren yeni Medeni Kanun kabul edildi. Aileyi kadın ile erkek arasında eşitlik temeline dayalı bir ortaklık olarak tanımlayan yeni Medeni Kanun’un kabulünde, 2000-2001 yıllarında kadın hareketinin sürdürdüğü yoğun çalışmalar etkili oldu. 126 kadın grubu tarafından yürütülen bu çalışmaların toplantılar, basın ve faks kampanyaları, açıklama ve bildiriler, Meclis ziyaretleri, birebir temaslar gibi birçok ayağı bulunuyordu.
- Müslüman Toplumlarda Cinsel ve Bedensel Haklar Koalisyonu (CSBR) kuruldu. CSBR’la ilgili bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. Cinsel, bedensel ve doğurganlık haklarının herkes için temel insan hakkı olduğunu, ve herkesin, ayrımcılığa maruz kalmadan cinselliği, bedeni ve doğurganlığı üzerinde özgür bir şekilde karar verebileceğini savunan CSBR’ın, Ortadoğu, Kuzey Afrika, Güney ve Güneydoğu Asya’dan 15 ülkeden 32 üyesi bulunuyor. CSBR, kuruluşundan bu yana cinsel ve bedensel haklar konusunda dayanışmaya yönelik birçok etkinlik, çalışma ve eğitim gerçekleştirdi. Müslüman toplumlarda çok da tartışmaya açık olmayan cinsel haklar konusunun gündeme getirilmesinde, özellikle LGBTİ+’lara yönelik tabuların yıkılmasında üye ülkelerde öncü rol oynadı.
- CEDAW İhtiyari Protokolü’nün Onaylanması Kampanyası yürütüldü.
Toplumsal Cinsiyet Bakış Açısından Türk Ceza Kanunu (TCK) Reformu Kampanyası yürütüldü. 2001 yılında gerçekleştirilen Türk Medeni Kanunu reformunun ardından KİH, Kadın Bakış Açısından Türk Ceza Kanunu Reformu Çalışma Grubu’nu oluşturdu. Çalışma grubunda tüm ülkeden sivil toplum kuruluşu temsilcileri, barolardan hukukçular ve akademisyenler yer aldı. 1 yıl boyunca yürürlükteki TCK’yı ve hazırlanan yeni tasarıyı inceleyen çalışma grubu, somut talepler geliştirdi. Bu incelemenin ardından eleştiri ve öneriler, yeni maddeler şeklinde formüle edilerek rapor haline getirildi. Bu rapor milletvekilleri, STK’lar ve medya ile paylaşıldı. 2003 yılının başında, toplumsal cinsiyet eşitliğini benimseyen bir TCK reformu için geniş çaplı ulusal bir kampanya başlatıldı. Türkiye’nin çeşitli yerlerinden 30 bağımsız kadın örgütünün katılımıyla oluşan TCK Kadın Platformu 2 yıl boyunca ulusal ve yerel düzeyde savunuculuk ve lobicilik faaliyetleri gerçekleştirdi. Kampanya döneminde talepleri içeren bir kitapçık basıldı, çeşitli toplantı ve basın konferansları düzenlendi, milletvekilleriyle görüşmeler gerçekleştirildi ve TCK Alt Komisyonu ile Adalet Komisyonu çalışmaları yakından takip edilerek bu komisyonlarla talepler paylaşıldı. Bu faaliyetlerin yanı sıra medya düzenli olarak gelişmelerle ilgili bilgilendirildi, TBMM’ye yönelik faks ve telefon kampanyaları ile farklı illerde geniş katılımlı yürüyüşler düzenlendi.
- TCK’nın 30’u aşkın maddesi değiştirilerek cinsel ve bedensel haklar yasal olarak güvence altına alındı. 3 yıl boyunca koordinasyonu KİH tarafından sürdürülen Toplumsal Cinsiyet Bakış Açısından TCK Reformu Kampanyası, kadınların taleplerinin çoğunun hayata geçirilmesini ve TCK’nın bakış açısının değiştirilmesini sağladı. Yeni TCK taleplerden bazılarına yer vermiyor ve bu anlamda hâlâ iyileştirilmesi gerekiyor olsa da, kazanımlar önemli: Yeni ceza kanunu evlilik içi tecavüzü suç olarak düzenliyor, namus cinayetlerinde ceza indirimi uygulamalarını engelleyen tedbirler içeriyor, edep, töre, ırz, namus, ahlak, ayıp, edebe aykırı davranış gibi ataerkil ve ayırımcı ifadeleri ortadan kaldırıyor, “evli-bekar” ve “bakire-bakire olmayan” kadınlar arasında ayırımcılık yapmıyor, tecavüz ve kadın kaçırma vakalarında öngörülen ceza indirimlerini kaldırıyor, iş yerinde cinsel tacizi suç olarak tanımlıyor ve kolluk kuvvetleri tarafından yapılan cinsel saldırıyı ağırlaştırıcı neden olarak kabul ediyor.
- Kadının İnsan Hakları Eğitim Programı (KİHEP), Uluslararası Yeni Taktikler Programı tarafından insan hakları konusunda dünya çapındaki en iyi taktiklerden biri olarak seçildi.
TCK Kadın Platformu, CEDAW Gölge Raporu’nu hazırladı. İlgili raporun Türkçesi’ne buradan ulaşabilirsiniz.
- KİH, CSBR adı altında oluşturduğu dayanışma ağı ve yürüttüğü savunuculuk çalışmalarıyla Gruber Vakfı Uluslararası Kadın Hakları Ödülü’ne layık görüldü.
- Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi (KEİG) Platformu kuruldu. Kadın emeği ve istihdamı konusunda kadın örgütlerinin ortak taleplerini dile getirmek çalışmalar yürüten platform 16 ilden farklı alanlarda faaliyet gösteren 32 kadın örgütünü bir araya getiriyor. Platform kadınların çalışma yaşamında güvenceli ve sürekli bir yer edinmesi, iyi çalışma koşulları ve yeterli gelir sağlayan işlere sahip olması için bu alandaki politikaları etkilemeyi ve yeni politikalar oluşturmayı hedefliyor. Bu politikaları oluştururken kadının ev içinde ücretsiz olarak yaptığı işlerin görünür kılınmasına ve ev içinde ve dışında cinsiyete dayalı iş bölümünün aşınmasına yönelik bakış açısını benimsiyor.
CEDAW Sivil Toplum Yürütme Kurulu ve TCK Kadın Platformu tarafından CEDAW Gölge Raporu hazırlandı. İlgili raporun Türkçesi’ne buradan ulaşabilirsiniz.
Ailenin Korunmasına Dair Kanun’un yenilenmesi için Şiddete Son Kampanyası yürütüldü. KİH'in de bileşenlerinden olduğu Şiddete Son Platformu’nu oluşturan 236 kadın örgütü, bir yıl boyunca yeni şiddet yasasına yönelik çalışmalar gerçekleştirdi. Bu çalışmaların temelini yürürlükte olan 4320 sayılı kanunun uygulanmasına dair deneyimler ile gittikçe artmakta olan ve daha görünür hale gelen kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması için daha kapsamlı bir yasaya duyulan ihtiyaç oluşturdu. Özellikle mevcut yasanın eksiklikleri ve yeni şiddet yasasının öncelikli olarak eşitlik fikrini merkeze alması gerekliliği üzerinde duran Şiddete Son Kampanyası kapsamında Başbakanlık’a “kadın örgütlerinin yasa taslağı” sunuldu, resmi görüşmelerin yanı sıra eylemler ve basın açıklamaları gerçekleştirildi.
6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun yürürlüğe girdi. Pek çok kadın örgütü platformuyla beraber Şiddete Son Platformu’nun çabaları ve kadınların dayanışmasıyla kabul edilen kanun, taleplerin tamamına yer vermemek ve eksiklikler barındırmakla beraber, şiddet gören veya görme tehlikesi bulunan kadınlar ve çocuklar açısından çok önemli bir kazanım.
Kısaca İstanbul Sözleşmesi olarak anılan Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi yürürlüğe girdi. Kadınlara yönelik şiddetle mücadelede en kapsamlı ve yeni sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açıldı ve 2014 yılında yürürlüğe girdi. Sözleşmenin ilk imzaya açıldığı sene, Türkiye sözleşmeyi çekincesiz imzaladı ve onayladı. Şu ana kadar 46 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanan sözleşmeyi onaylayan ülke sayısı ise 32. Kadına yönelik şiddete karşı insan hakları temelli bir sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi, yalnızca cezalandırma ya da cezasızlığı ortadan kaldırma ile değil, kadınların korkmadan, güven içerisinde, şiddetten uzak ve ayrımcılığa uğramadan yaşamasına ve maruz bırakıldıkları şiddet için tazmin edilmelerine de olanak sağlıyor. İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
- CEDAW Sivil Toplum Yürütme Kurulu tarafından CEDAW Gölge Raporu hazırlandı. İlgili raporun Türkçesi’ne buradan ulaşabilirsiniz.
- TCK 103 Kadın Platformu Kampanyası yürütüldü.
- Türk Ceza Kanunu’nun, çocukların cinsel istismarıyla ilgili verilecek cezaları düzenleyen 103 no’lu maddesi, Anayasa Mahkemesi’nin ilgili maddenin 2 fıkrasını iptal etmesiyle birlikte yeniden düzenlendi. Kadın ve LGBTİ+ örgütlerinin dile getirdiği tüm itirazlara rağmen 12 yaş kademelendirilmesi getirildi. Yeni düzenlemeye göre 12 yaş altı cinsel istismar suçlarına verilen cezalar artırıldı. Yasa tasarısı mecliste oylanırken, gece yarısı gündeme getirilen ve tasarıya ek olarak geçirilmeye çalışan önerge, evlilik halinde istismarcıya af getirilmesini öngörüyordu. Kadın örgütlerinin ve kamuoyunun tepkisi sonucu bu önerge geri çekildi.
- İstanbul Sözleşmesi kapsamında Türkiye gözden geçirildi. İstanbul Sözleşmesi İzleme Platformu ülkedeki ilgili hak ihlallerini içeren gölge raporu hazırlayarak GREVIO Komitesi’ne sundu. İlgili raporun Türkçesi’ne buradan ulaşabilirsiniz.
- Bu Yasalar Böyle Geçmez Kampanyası ile kadın ve LGBTİ+ örgütleri Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’na ve Mağdur Hakları Yasa Tasarısı ile ilgili itirazlarını dile getirdiler. İlgili bildiriye buradan ulaşabilirsiniz.
- Kadın ve LGBTİ+ örgütlerinin tüm itirazlarına rağmen, müftülüklere nikah kıyma yetkisi veren Nüfus Hizmetleri Kanunu yasalaştı, böylece il ve ilçelerin müftülüklerinde görevli olan müftü ve imam gibi resmi görevli personele resmi nikah kıyma yetkisi tanındı. Kadın ve LGBTİ+ örgütleri, yeni düzenlemenin anayasanın eşitlik ve laiklik ilkeleriyle çelişmekle birlikte kadınların kazanılmış haklarını kaybetmeleri riskini de barındırdığı konusunda itirazlarını dile getirdiler.
- CEDAW 35 nolu tavsiye kararı yürürlüğe girdi. İlgili tavsiye kararıyla ilgili detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
- Nisan ayında “Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” gündeme geldi. Çocukların cinsel istismarına yönelik cezaların artırılmasını ve kimyasal kastrasyon gibi yöntemlerin kullanılmasını öneren tasarıya karşı 160’dan fazla kadın ve LGBTİ+ örgütü bir bildiri yayımladı ve sosyal medya kampanyası düzenledi. Meclis’in erken seçim gündemiyle tatile girmesinin ardından tasarıyla ilgili görüşmeler Ekim 2018’e ertelenmiş oldu. İlgili bildiriye buradan ulaşabilirsiniz.
- Medeni Kanun’da boşanmada yoksulluğa düşecek tarafa bağlanması öngörülen yoksulluk nafakasının sınırlandırılacağı yönündeki haberler ve söylemlerin artması ile birlikte Nafaka Teknik Çalışma Grubu oluşturuldu ve “Kadınların Nafaka Hakkına Dokunmayın” başlıklı bildiri hazırlandı. İlgili bildiriye buradan ulaşabilirsiniz.
- GREVIO Komitesi tarafından Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi kapsamında ilk gözden geçirilmesi sonucunda GREVIO değerlendirme raporu yayımlandı. İstanbul Sözleşmesi İzleme Platformu tarafından imzalanmış olan Gölge Rapora 25 ayrı yerde atıfta bulunuldu. GREVIO değerlendirme raporuna buradan ulaşabilirsiniz.
- CEDAW Komitesinin Türkiye’nin 7. Periyodik İncelemesine istinaden yayınladığı Nihai Görüşlerde Türkiye’nin ara rapor vermesi gereken acil konularla ilgili CEDAW Yürütme Kurulu ara gölge rapor yayınladı. Ara rapora buradan ulaşabilirsiniz.
- 2019 Mayıs ayında GREVIO Komitesi’nin görev süresinin dolması sonucu yeni adaylar için başvuru süreci başladı. İstanbul Sözleşmesi İzleme Platformu o zamanki GREVIO başkanlığını sürdüren Feride Acar’ın adaylığını desteklediği yönünde 90 kadın örgütü imzalı mektubu KEFEK başta olmak üzere seçim sürecinden sorumlu kurum ve bakanlıklara gönderdi.
- Aralık 2019'da AKP'nin TCK 103 kapsamında aradaki yaş farkının 15’in üstünde olmaması halinde ve “evlilik” olması durumunda çocuklara yönelik cinsel istismar suçunu işleyen erkeklerin affını sağlayacak yasa değişikliğini 2020 Ocak'ta meclise getireceği haberleri basına yansıdı. TCK 103 Kadın Platformu, Nafaka Hakkı Kadın Platformu ve Kadınlar Birlikte Güçlü ile beraber 48 ilde eş zamanlı protestolar gerçekleştirdi. KİH'in, platform temsilcileriyle organize ettiği İstanbul'daki basın toplantısına aralarında siyasi partilerden temsilcilerin, gazetecilerin ve feminist aktivistlerin de bulunduğu 100'ün üzerinde kişi katıldı. 198 kadın ve LGBTİ+ örgütünün imzası ile bir basın açıklaması yayınlandı. Konu hükümetin gündeminde kalsa da öneri büyük ölçüde kadın hareketinin çabaları sayesinde rafa kaldırıldı.
- Ceza İnfaz Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (kısaca İnfaz Yasası), Kovid-19 salgını gerekçe gösterilerek cumhurbaşkanı talimatı üzerine aceleyle meclise getirildi. Mart ayı ortasında basına yansıyan ve kadın örgütlerine danışılmadan hazırlanan tasarı, cinsel saldırı cezalarında kalıcı bir indirime yol açtığı gerekçesiyle kadın ve LGBTİ+ örgütlerinin güçlü tepkisiyle karşılaştı. Nafaka Hakkı Kadın Platformu ve TCK 103 Kadın Platformu tarafından yayınlanan bildiri ile birlikte #CinselSuçlaraİndirimOlmaz etiketiyle bir sosyal medya kampanyası düzenlendi.
- Tüm itirazlara rağmen yapılan yasa değişikliğiyle kapalı cezaevlerinde infaz süresi önemli ölçüde kısaldı ve kadına yönelik fiziksel şiddet sebebiyle hüküm giyenler de dahil olmak üzere açık cezaevlerinde bulunan tüm hükümlüler izin adı altında serbest bırakıldı. 177 Kadın ve LGBTİ+ örgütü tarafından imzalanan ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na ve ilgili tüm kamu kurumlarına kadınları ve LGBTİ+ları şiddet tehdidinden korumak için ihtiyati tedbirler almaya çağıran bir bildiri yayınlandı.
- Temmuz 2020'de AKP Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, İstanbul Sözleşmesi’nin toplumsal cinsiyet ve cinsel yönelim kavramlarından ötürü hedef gösterdi ve bu kavramların "milli" değerlere uygun olmadığını söyleyerek sözleşmeden çekilme ihtimalini dile getirdi. Cumhurbaşkanlığınca bu açıklama desteklendi ve sözleşme ile ilgili kararın 5 Ağustos'taki AKP MYK toplantısında verileceği haberi yayıldı. Eşik Platform, Haklarımızdan ve Hayatlarımızdan Vazgeçmiyoruz gibi ağlar üzerinden yürütülen kampanyalarda da yer alan KİH bir bildiri yayınladı. İstanbul Sözleşmesi karşıtı propagandaya karşı İstanbul Sözleşmesi hakkında doğru ve anlaşılır bilgiyi yaygınlaştırmak ve toplumun sözleşmeyi sahiplenmesini sağlamak üzere KİH dijital bir kampanya başlattı. Türkçe, İngilizce, Arapça, Kürtçe ve Farsça dillerinde sosyal medya postları, üç masaüstü video, bir animasyon filmi ve broşür hazırlandı.
- İktidarın 2020 yazında yükselttiği ve yaygın protestolarla karşı çıkılan İstanbul Sözleşmesi’nde çekilme tartışmaları tekrar gündeme getirilmeden Türkiye’nin sözleşmeden çekildiği 3718 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı 20 Mart gecesi 02:30’da açıklandı. Kadınlar ve LGBTİ+’lar Türkiye’nin dört yanında kararı protesto eden sokak eylemleri düzenledi. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi organlarından kınama mesajları yayınlandı, uluslararası feminist örgütlerden dayanışma mesajları yayınlandı. KİH 20 Mart itibariyle gerçekleşen tüm gelişmeleri çevrimiçi bir kronoloji tutarak derledi.
- Bu kararın fonksiyon gaspı ve Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle barolar, sivil toplum örgütleri, siyasi partiler, sendikalar ve kişiler çekilme kararına karşı Danıştay’da yürütmeyi durdurma talepli iptal davası açtılar. Türkiye hükümeti, çekilme kararının hukuksuzluğuna rağmen Avrupa Konseyi’ne kararını 23 Mart’ta bildirdi ve bildirim işleme kondu. Sözleşme’nin 80. maddesi gereği 3 ay sonra sözleşmeden çekilme resmileşti. Bu süre zarfında kadın ve LGBTİ+ örgütleri ve platformları Avrupa Konseyi başta olmak üzere hükümetlerarası insan hakları kurumlarına İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin iç hukuka ve usullere aykırı olduğunu olduğunu açıklayan mektuplar gönderdi. Mektuplarda, fesih başvurusunun hukuka uygunluğunun incelenmesi gerektiği belirtildi.
- Türkiye’den kadın ve LGBTİ+ örgütleri, Avrupa’dan örgütlerle ve uluslararası ağlarla bir araya gelerek saldırı altında olan İstanbul Sözleşmesi’ni ve toplumsal cinsiyet eşitliğini savunmak için uluslararası bir kampanya başlattı. İstanbul Sözleşmesi İçin Birlikte (United for Istanbul Convention) adını alan kampanya grubu ilk açıklamalarında “İstanbul Sözleşmesi'nin 10. yıldönümünde, Türkiye’nin Sözleşme’den çekilme yönündeki kabul edilemez girişimini protesto ediyoruz. Kararın [...] geçersiz ve hükümsüz olduğunu belirtiyor, Cumhurbaşkanını ve hükümeti bu karardan vazgeçmeye çağırıyoruz.” dedi. Kampanyanın tüm detaylarına buradan ulaşabilirsiniz.
- Periyodik gözden geçirme kapsamında Türkiye, CEDAW Komitesi’ne raporunu sundu. Kadın hareketi de gölge raporunu sundu. Bunun üzerine CEDAW Komitesi gözden geçirme sürecinde Türkiye’nin raporuna yönelik sorularını açıkladı. Komite, gölge raporda ifade edilen yorumlar doğrultusunda Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesi konusunda kapsamlı bir görüş sundu.